Türkiye’nin deprem kuşağında yer alması, yapı güvenliğini her zaman öncelikli bir konu haline getiriyor. Ne yazık ki, bugün hâlâ milyonlarca insan, 1999 depremi öncesi yapılmış, mühendislik hizmetlerinden yoksun, denetimsiz binalarda yaşamaya devam ediyor. Dış cephesi boyanmış ya da mantolama yapılmış olsa da, iç yapısal sistemi zayıf olan bu binalar, olası bir depremde büyük tehlike oluşturuyor.
Bu noktada akıllara gelen en kritik soru ise şu: “Kentsel dönüşüm bir tercih mi, yoksa hayati bir zorunluluk mu?” Özellikle eski site sahipleri ve apartman yöneticileri için artık beklemek yerine harekete geçme zamanı. Çünkü yapıların sağlamlığı yalnızca bina sahiplerini değil, tüm mahalleyi ilgilendiren bir toplumsal sorumluluk taşıyor.
Bu yazıda; eski binaların neden acilen dönüştürülmesi gerektiğini, 2000 öncesi yapıların hangi riskleri taşıdığını ve eski konut siteleri için izlenmesi gereken adımları detaylı şekilde ele alıyoruz.
2000 yılından önce inşa edilmiş yapılar, bugünkü deprem yönetmeliği ve mühendislik kriterlerine göre değerlendirildiğinde ciddi yetersizlikler gösteriyor. Bu binalar, sadece eski olmaları nedeniyle değil; zayıf beton kalitesi, donatı eksiklikleri, yetersiz temel sistemleri ve denetim dışı uygulamalar nedeniyle de yüksek risk altında.
???? 1. Depreme Dayanıksız Yapı Stoku
Bir binanın ömrü yalnızca yıllarla değil, taşıyıcı sisteminin kalitesiyle ölçülür. Ancak Türkiye’de 2000 öncesi yapılan binaların büyük kısmı deprem yüklerine karşı yetersiz kalacak şekilde inşa edilmiştir. Beton numuneleri alındığında düşük dayanım seviyeleri sıkça görülmekte, kolon-kiriş birleşim yerlerinde ciddi yapısal sorunlar tespit edilmektedir.
???? 2. Görünüşe Aldanmak Hayati Hata Olabilir
Bugün birçok eski binanın dış cephesi mantolama ve estetik uygulamalarla yenilenmiş durumda. Ancak bu sadece görsel bir iyileştirmedir. Binanın taşıyıcı sistemi, kullanılan malzemelerin kalitesi ve temel mühendisliği hâlâ eski standartlara aittir. Dıştan “yenilenmiş” gibi görünen yapılar aslında büyük risk taşımaktadır.
???? 3. Yapı Denetim Eksikliği
Yapı Denetim Kanunu 2000 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce yapılan yapılarda, mühendislik kontrolü ve denetimi büyük ölçüde müteahhit sorumluluğuna bırakılmıştır. Pek çok binada malzeme kalitesine dikkat edilmediği gibi, beton dayanımı ölçülmeden dökümler yapılmış, projeye aykırı uygulamalara göz yumulmuştur. Bu da binanın bütünlüğünü ciddi şekilde zayıflatmıştır.
???? 4. Sadece Sizin Değil, Komşularınızın Hayatı da Riskte
Eski ve zayıf bir yapının çökmesi, sadece o binada oturanları değil, yan binalarda oturanları da etkileyebilir. Özellikle site tipi yerleşimlerde bir binanın yıkılması domino etkisiyle çevresini de tehdit eder. Bu sebeple kentsel dönüşüm, sadece bireysel değil toplumsal bir sorumluluk haline gelmiştir.
Kentsel dönüşüm süreci çoğu zaman bina sahipleri tarafından karmaşık, uzun ve yorucu olarak algılansa da; özellikle 2000 yılı öncesi yapılmış binalar için artık bu bir “opsiyon” değil, hayati bir “zorunluluk” halini almıştır. Ancak bu sürecin aynı zamanda doğru değerlendirildiğinde büyük bir fırsat sunduğu da unutulmamalıdır.
Türkiye’nin pek çok bölgesinde, özellikle de İstanbul’da bilim insanları ciddi bir deprem beklentisi içindedir. Bu gerçeklik, her geçen gün daha fazla binanın “riskli yapı” statüsüne alınmasına neden olmaktadır.
Zemin yapısı, inşaat malzemesi ve eski tekniklerle yapılmış binaların deprem karşısında ayakta kalma olasılığı oldukça düşüktür. Bir deprem yaşandığında binanın durumunu tartışmak için çok geç olabilir.
Yeni daire, yeni altyapı, yeni değer: Kentsel dönüşüm ile birlikte hem fiziksel koşulları iyileştirilmiş yeni dairelerde yaşama şansı doğar hem de mülklerin piyasa değeri artar.
Enerji verimliliği: Yeni binalar ısı ve ses yalıtımı, enerji tasarrufu gibi çevreci çözümlerle inşa edildiğinden, hem konfor hem de düşük maliyet sunar.
Devlet destekleri ve teşvikler: Dönüşüm sürecinde kira yardımı, kredi destekleri, harç muafiyetleri gibi pek çok devlet teşviğinden faydalanmak mümkündür.
Toplumsal güven: Güvenli yapılar, hem bireylerin hem de mahallelerin yaşam kalitesini doğrudan etkiler.
Kentsel dönüşüm süreci karmaşık gibi görünse de, adım adım ilerleyen bir planlama ile oldukça yönetilebilir hale gelir. Özellikle eski site sahipleri, apartman yöneticileri ve kat malikleri, süreci doğru yöneterek hem kendi yaşam güvenliklerini hem de yatırımlarının geleceğini garanti altına alabilir.
Binanızın yaşı, taşıyıcı sistem özellikleri, kullanılan malzemelerin durumu gibi kriterlerle bir ön inceleme yapılmalıdır.
Yetkili mühendislik firmaları tarafından yapılan “Yapı Performans Analizi” ile binanızın depreme karşı dayanıklılığı tespit edilir.
Beton örnekleri alınarak, taşıyıcı kolonların ve temel sisteminin durumu netleştirilir.
Eğer binanız riskli yapıysa, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne başvurarak “Riskli Yapı Raporu” alınmalıdır.
Bu rapor, kentsel dönüşüm sürecinin resmi başlangıç noktasıdır.
Rapor sonrası, binanın yıkılıp yeniden yapılmasına ilişkin yasal işlemler başlatılabilir.
En kritik aşamalardan biri, tüm kat maliklerinin sürece katılımıdır.
Kat maliklerinin 3’te 2’sinin onayı ile dönüşüm süreci resmen başlatılabilir.
Hangi müteahhit firmayla çalışılacağı, yeni dairelerin büyüklüğü, paylaşım oranları gibi konular üzerinde anlaşma sağlanmalıdır.
Güvenilir, referansı güçlü, lisanslı bir inşaat firması ile anlaşma yapılmalıdır.
Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, tüm hakları ve yükümlülükleri net şekilde içermelidir.
Hukuki danışmanlık alınarak sözleşmenin hem bireysel hem de toplu çıkarları koruması sağlanmalıdır.
İnşaat başladığında, proje ilerleyişi, ruhsat ve yapı denetim süreçleri düzenli olarak kontrol edilmelidir.
Yapı denetim firmalarının görevini tam yapıp yapmadığı da dikkatle izlenmelidir. Denetim raporları, beton dayanım testleri ve uygulama uygunluğu belgeleri mutlaka dosyalanmalıdır.
Proje tamamlandığında iskan alınarak yeni tapular düzenlenir ve daire sahiplerine teslim yapılır.
Kimi zaman yapı denetim firmaları da görevlerini eksik yerine getirebilir. Uygulamada bazı firmaların, beton kalitesi yetersiz çıkan yapılar için göz yumduğu ya da yönetmelik dışı işlemleri raporlamadığı örnekler olmuştur. Bu nedenle inşaat süreci boyunca yapı denetim süreci bizzat bina sahipleri tarafından da dikkatle takip edilmelidir. Vatandaşların bu konuda teknik bilgiye sahip olması zor olabilir, ancak bağımsız mühendislik danışmanlarıyla çalışmak büyük fark yaratabilir.